Mağusa'da Bir Tarih: AKKULE
- Hurrian Network
- Dec 5, 2024
- 2 min read
Updated: Mar 11
Akkule (Limasol Kapısı, Ravelin veya Rivettina Tabyası)

Akkule, değişik dönemlerde farklı isimlerle anılan muhteşem özelliklere sahip bir tabyadır. Ve surlarla çevrili Mağusa şehrinin üç orijinal kapısından biridir. Akkule, Limasol Kapısı, Kara Kapısı/Land Gate, Ravelin ve Rivettina Tabyası olarak da bilinmektedir. Diğerler Deniz Kapısı (Port Del Mare) ve Tersane Kapısı (Arsenal veya Canbulat Burcu’nun girişi). Othello Kalesi'nden sonra surların en eski ikinci kısmıdır. Fakat Venedikliler döneminde aynen Othello ve Martinengo burçları gibi geliştirilmiştir. Askeri savunma sistemlerine ve kalelere meraklı olanlar için de en ilgi çekici kısımlardan biridir. Diğeri ise Martinengo Tabyası/Burcu (Çifte Mazgallar, Tophane) olarak bilinen yerdir.
Yüzyıllar boyunca Mağusa'yı kimin yönettiğine bağlı olarak Ravelin, Rivettina Tabyası ve Akkule olarak anılmıştır. Akkule denilmesinin nedeni Mağusa’nın 10 ay süren Osmanlı kuşatmasının ardından teslim bayrağını yani beyaz bayrağı çektiği tabya olmasıdır.
Orijinal Ravelin, Fransız Lüzinyanlar tarafından Mağusa surlarının dışında duran bir kule olarak inşa edilmiştir. Görevi yakındaki şehrin ana girişini korumaktı. Ravelin adı, yarım ay şeklini yansıtan eski Fransızcadan gelmektedir.
Venedikliler 1489'da Mağusa'yı ele geçirdiklerinde, Osmanlılardan gelebilecek bir tehdit beklentisiyle Mağusa'nın savunmasını güçlendirmeye karar verdiler. Yeni bir dizi surlar inşa ettiler ve Ravelin'i yeni şehir surlarına dahil ettiler. Rivettina Tabyası olarak yeniden adlandırılan bu yapı, hepsi bir dizi geçit ve odayla birbirine bağlanan, top mevzileriyle dolu devasa bir savunma yapısı haline geldi. Rivettina Tabyası'nın gücünün sırrının bir kısmı, Venediklilerin yeni duvarları mümkün olduğunca mevcut kayalık çıkıntıların üzerine akıllıca inşa etmeleri ve bu duvarların yıkılmasını çok zorlaştırmalarıydı.
Osmanlılar bir kaleyi alırken açtıkları tüneller (lağımlar) sayesinde kaleye yeraltından yaklaşırlar ve patlatılan lağımlarla kale duvarları çökertilirdi. Bu şekilde bir yaklaşıma karşı Lüzinyanlar surları yaparken ve Venedikliler surları geliştirirken olası bir Osmanlı tehditine karşı Mağusa kalesi kentin ana kayası bulunarak onun üzerine inşa edilmiştir. Kayaların kesilmesiyle de sur taşları elde edilmiş ve surlar yapılmıştır. Sadece Canbulat burcunun olduğu yerde ana kaya derinden gittiği için oradaki sur duvarları kum zemine oturtulmuş ve Osmanlı da en çok o bölgeye saldırıda bulunmuştur.
Osmanlı kuşatmasında 10 ay boyunca da nitekim sur duvarları hiçbir zaman aşılmamasına rağmen, 10 ay sonra Venedikliler açlık ve susuzluk baş gösterip, cephane ve mühimmat desteği de gelmeyince teslim olmaya zorlandı.
Osmanlılar kenti alana kadar şehre giriş hala Akkule'den, şu anki ana girişin solundaki bir asma köprünün üzerinden yapılıyordu ve bunun kanıtları hala duruyor. Bugün kullanılan giriş, hendek üzerindeki köprüyle birlikte bu dönemde Osmanlılar tarafından inşa edilmiştir.
Kapının şehir tarafında, Akkule'ye giden geçitte, Venediklilerden kalma freskler ve armalar hala görülebiliyor. Kapının girişinde Osmanlılar, 1619'da şehir muhafızlarının kullanımı için küçük bir mescit inşa etmiştir. Şimdilerde burası Turizm ve Tanıtma Dairesi tarafından kullanılmaktadır.
Okan Dağlı Kaynakça: http://www.whatson-northcyprus.com/
Comments