top of page

Kanayan Yaramız MÜLTECİ

  • Writer: Hurrian Network
    Hurrian Network
  • Jan 2
  • 3 min read


ree


Birleşmiş Milletler'e göre mülteci, zorla yerinden edilmiş, savaş veya zulümden kaçan kişilerdir. Mültecilerin bazı hakları vardır. Peki, bu hakları nelerdir? Uluslararası koruma, temel insan haklarının güvencesi ve sığınma hakkı. Bu kavram, ilk olarak 20. yüzyıl başlarında, dünya savaşlarının yarattığı büyük insan hareketleriyle ortaya çıkmıştır. Birleşmiş Milletler, mültecilere yönelik koruma ve destek mekanizmalarını sürekli geliştirmekte, böylece onların haklarını korumayı amaçlamaktadır. İşte bu nedenle, mültecilik, sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda küresel bir meseledir.


1942 kışının soğuk bir sabahı, Struma gemisi, Romanya'nın Konstanza limanından demir aldı. Gemide, hayatlarını kurtarmak için Filistin'e ulaşmaya çalışan yaklaşık 800 Yahudi mülteci vardı. Gemide yaşananlar, adeta bir insanlık dramının sahnesiydi. Gemi, eski ve bakımsızdı, temel ihtiyaçlara dahi cevap veremeyecek durumdaydı. Yolcular, sıkışık ve sağlıksız koşullarda, gelecekleri hakkında endişe ve umutla dolu bir yolculuğa çıkmışlardı. Gemi, Karadeniz’in sert dalgalarıyla mücadele ederken, yolcuların umutları ve korkuları iç içe geçiyordu. Ancak, umutları kısa sürede kırıldı. Filistin’e varmalarına engel olacak bir haber aldılar: İngiliz mandası ve Filistin'deki yerel halk, geminin girişine izin vermiyordu. Gemi, Karadeniz'de demirledi, ancak yolcuların karaya çıkmasına izin verilmedi. Günler, haftalar geçti; yiyecek, su ve ilaç sıkıntısı baş gösterdi.


Yolcuların umutsuz yüzlerinde, evlerinden ayrılmanın acısı ve gelecek endişesi okunuyordu. Dram, 24 Şubat 1942'de son buldu. Struma, bir patlama ile sulara gömüldü. 781 insan, Karadeniz’in soğuk sularında hayatını kaybetti. Bu trajedi, sadece bir gemi kazası değil, aynı zamanda uluslararası toplumun mülteci sorununa karşı duyarsızlığının acı bir sonucuydu. Struma faciası, mülteci haklarına dair dünya çapında farkındalık yaratmış ve bu konudaki yaklaşımların yeniden değerlendirilmesine neden olmuştur. Bu olay, mültecilere daha insani yaklaşımların benimsenmesi ve uluslararası koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi için bir dönüm noktası olmuştur. Struma'nın hikayesi, mülteci sorununa karşı daha duyarlı ve insancıl politikaların geliştirilmesinin gerekliliğini gözler önüne sermiştir. 1948 yılı, Filistin'deki topraklardan yükselen toz bulutlarıyla birlikte milyonlarca insanın hayatını altüst etti. 5.2 milyon Filistinli, kendi topraklarında yabancılaştı ve mülteci haline geldi.


Bu hikaye, bir toprak parçasından çok daha fazlasını temsil ediyor: Kaybedilen yuvalar, dağılan aileler ve kırılan hayaller...Birleşmiş Milletler, bu trajediye çeşitli kararlarla yanıt verdi. Örneğin, BM Genel Kurulu'nun 194 (III) sayılı kararı, Filistinli mültecilere dönüş hakları ve tazminat hakkı tanıdı. Fakat bu kararlar, süregiden çatışmalar ve siyasi karmaşa içinde ne kadar etkili oldu? Yolunu kaybeden mülteciler için bu kararlar, ulaşılmaz bir umut mu yoksa gerçek bir çözüm mü?Bugün, Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalar hala devam ediyor, yeni mülteci krizlerine ve insan hakları ihlallerine yol açıyor. Özellikle Hamas-İsrail çatışması, 19 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu sayı, bölgedeki durumun ciddiyetini ve çözüm bulunmasının aciliyetini ortaya koyuyor. Her kayıp, bir ailenin dağılması, bir hayatın son bulması anlamına geliyor.


Bu nedenle, uluslararası toplumun bu soruna duyarlı ve etkin bir yaklaşım benimsemesi, barış ve istikrar için hayati önem taşıyor.Filistin sokaklarından yükselen çocuk sesleri, artık mülteci kamplarının sessizliğinde kayboluyor. Eski fotoğraflardaki gülümseyen aileler, şimdi parçalanmış ve dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Her mülteci, geride bıraktıkları hayatın ve umutların hikayesini taşıyor. Geçmişteki mutlu anlar, şimdi soluk anılara dönüşmüş durumda. Filistinli mültecilerin hikayesi, kayıp ve acı dolu olsa da, umudun ve dayanışmanın gücünü de hatırlatıyor. Bu hikayeler, daha iyi bir dünya için atacağımız adımları şekillendiriyor. 


Düşünün bir kere, mülteci olmak ne demek? Geceleri uyuyamamak, geleceğe dair umutlarınızın yıkıldığını görmek, kaybedilenlerin acısını her gün yeniden yaşamak... Struma faciası ve Filistinli mültecilerin hikayesi, mülteci haklarına dair düşüncelerimizi nasıl şekillendirmeli? Mülteci sorunlarına karşı göstermemiz gereken empati ve insan haklarına saygı, her birimizin sorumluluğudur.Aşağıda, çok sevdiğim bir şarkının Türkçe çevirisini paylaşacağım. John Lennon bu şarkıyı yayımladığında yıl 1971'di; 52 yıl olmuş. Şu sözlerin derinliğini anladığımızda, belki de insanlık adına bir sorunumuz kalmayacak.


Cennet’in olmadığını hayal etDenersen göreceksin ki kolayAltımızda Cehennem yokÜstümüzde yalnızca gökyüzüHayal et tüm insanlarınSadece bugün için yaşadığını

Ülkelerin olmadığını hayal etYapması zor değilNe uğruna öldürecek ya da ölecek bir şey varNe de dinlerHayal et tüm insanlarınHuzur içinde yaşadığını


Bana hayalperest diyebilirsinAma bil ki yalnız değilimUmuyorum ki bir gün sen de bize katılırsınVe dünya tek yürek olur


Mülkiyetin olmadığını hayal etMerak ediyorum yapabilir misinAçgözlülüğe de açlığa da gerek yokİnsanların kardeşliğiHayal et tüm insanlarınBütün dünyayı paylaştığını  Ve tekrardan bu son kıtayla yazımı noktalamak istiyorum:


Bana hayalperest diyebilirsinAma bil ki yalnız değilimUmuyorum ki bir gün sen de bize katılırsınVe dünya tek yürek olarak yaşar Çeviri: Selim Şumlu

 

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page