top of page

Tehlike Sınıfı Olmadan Önlem Olmaz: Sıcak Havada Sağlık Raporu Olmadan Çalışmak Hayati Risk Taşır Köşe Yazarı: Umut Kurşun

  • Writer: memleket gazetesi
    memleket gazetesi
  • Jul 12
  • 3 min read
ree

Yaz sıcaklarının etkisini artırdığı bu günlerde, açık alanda veya ağır iş koşullarında çalışan emekçilerin sağlığı çok daha büyük tehdit altındadır. Özellikle kronik rahatsızlıkları olan kişiler için yüksek sıcaklıklar kalp, tansiyon, solunum ve dolaşım sistemini zorlayıcı etki yaratır. Ancak ne yazık ki, ülkemizde bu koşullarda çalışan kişilerin çoğu gerekli sağlık taramalarından geçirilmeden sahaya sürülmektedir.


Bu nedenle, sıcak havalarda sağlık raporu olmadan çalışmak yalnızca bireysel değil, toplumsal bir güvenlik sorunu olarak değerlendirilmelidir. Ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaya uygunluğu resmi olarak belgelenmemiş bir işçiye, 40 dereceyi aşan sıcaklıkta dış ortamda görev verilmesi geri dönülemez sonuçlar doğurabilir. Bu uyarının özellikle bu dönemlerde kamuoyuna yeniden hatırlatılması gerekmektedir.


Ancak bu sorunun yalnızca sıcak hava ile sınırlı olmadığını unutmamalıyız. Sorunun temelinde yatan, ülkemizde sektörlerin hâlâ tehlike sınıflarına ayrılmamış olmasıdır. Bu eksiklik, sahada alınması gereken tüm sağlık ve güvenlik önlemlerini kağıt üzerinde bırakmaktadır.



Tehlike Sınıfı Yoksa Sağlık Güvencesi de Yok


Uluslararası iş sağlığı ve güvenliği standartlarında, tüm sektörler “az tehlikeli”, “tehlikeli” ve “çok tehlikeli” olarak sınıflandırılır. Bu sınıflamaya göre;


Hangi personelin “Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışabilir” raporu alması gerektiği belirlenir,


Periyodik sağlık kontrolleri planlanır,


İşyeri hekimi görevlendirme ve iş sağlığı güvenliği uzmanı bulundurma yükümlülükleri tanımlanır,


Denetim ve kayıt sistemleri işler hale gelir.



Ancak KKTC’de yalnızca inşaat sektörü “ağır iş” olarak kabul edilmekte; taş ocakları, açık alanda çalışan belediye personeli, sanayi tesisleri, tarım alanları gibi yüksek risk içeren sektörler yasal olarak tanımlı değildir. Bu durum, hem işçinin sağlığını hem de kamu sorumluluğunu tehdit eder hale gelmiştir.



“Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışabilir” Raporu Olmadan Çalışmak Kabul Edilemez


Bu rapor, çalışanın fiziksel ve ruhsal olarak yaptığı işe uygun olup olmadığını gösteren resmi belgedir. İçeriğinde akciğer grafisi, solunum testleri, EKG, işitme ve görme değerlendirmeleri gibi hayati tetkikler yer alır.

Sağlık problemleri olanlar ancak periyodik testlerle tespit edilebilir. Görünürde sağlıklı olan kişilerde dahi riskler bu testlerle açığa çıkar.


Özellikle yüksekte çalışma ve tehlikeli işler sınıfında görev yapan kişiler bu rapora sahip değilse, sadece sıcak havalarda değil, her zaman yüksek risk altındadır. Bu riskin sonucu yalnızca can kayıpları ya da kalıcı sakatlıklarla sınırlı değildir; işveren açısından da ciddi mali yük anlamına gelir. Kaza sonrası tazminat ödemeleri, iş durması, hukuki süreçler ve itibar kaybı da sistemin eksikliğinden kaynaklı zincirleme sonuçlardır.


Ne yazık ki bu rapor, ülkemizde mevzuattaki boşluk nedeniyle pek çok sektörde alınmamakta, çalışanlar periyodik sağlık kontrolüne tabi tutulmadan yüksek risk altında görev yapmaktadır.



Sorumluluk Sadece Bir Kişiye Değil, Sisteme Aittir


İşyeri hekimi zorunluluğunun olmaması, ciddi bir denetim ve izleme boşluğu yaratmaktadır. Bu eksiklik yalnızca bir kişiyi ya da bir meslek grubunu değil; tüm sistemi ve tüm paydaşları sorumlu hale getirir.


Şu anda bu konu yalnızca İSG uzmanına değil, herkese kalıyor. İşverene de kalıyor, işyeri sahibine de kalıyor. Çünkü bu çalışanların bu sıcak havalarda, sağlık kontrollerinden geçmeden ve periyodik testler yapılmadan sahada çalıştırılması, hepimizin sorumluluğundadır.


Yasal düzenleme olmadıkça, işçinin rahatsızlığı fark edilmeden çalıştırılması durumu herkesin sorgulanmasına neden olacaktır. Bu, yalnızca bireysel bir kusur değil; kamusal bir ihmaldir.

Bu sistemsizlikte herkes zan altındadır.


Üstelik bu çifte standart yalnızca işçiye özgü değildir. Bugün araçlara, makinelere ve binalara düzenli periyodik muayene zorunluluğu getirilmişken, KKTC vatandaşı için sistematik ve zorunlu bir sağlık taraması dahi bulunmamaktadır. Devletin kendi eliyle verdiği çalışma izinlerinde bile uygulanan sağlık kontrolleri yalnızca bulaşıcı hastalıklarla sınırlıdır. Kalp, tansiyon, diyabet, solunum ve kas-iskelet rahatsızlıkları gibi kronik durumlar ise tamamen göz ardı edilmektedir.



Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ortak Adım Atmalı


Bu nedenle öncelikli olarak:


1. Tüm sektörler yasal olarak tehlike sınıflarına ayrılmalı,



2. Ağır ve tehlikeli işler için “çalışabilir” sağlık raporu zorunlu hale getirilmeli,



3. İşyeri hekimi bulundurma yükümlülüğü tüm tehlikeli sınıflara yayılmalı,



4. Meslek hastalıklarının merkezi kaydı için dijital bir sistem oluşturulmalı,



5. Açık alanda ve/veya yüksekte çalışan işçiler için özel dönemsel sağlık kontrolleri uygulanmalı,

  özellikle “Yüksekte Çalışabilir” sağlık raporunun alınması yasal zorunluluk haline getirilmelidir.



6. Çalışma izinlerine yönelik sağlık taramaları genişletilerek kronik hastalık riskleri de kapsama alınmalıdır.




Bu adımlar atılmadıkça, her sıcak yaz gününde işçilerin sağlığı kaderine terk edilmiş olacak ve yaşanan her kaza sistemin değil bireyin kusuru gibi sunulacaktır.


İş sağlığı, bireysel sorumluluk değil; devletin anayasal yükümlülüğüdür.

İhmali ölüme varan bir sistemi hep birlikte değiştirmek zorundayız.



 
 
 

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page